TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun, 6 Şubat Depremleri hakkında yürütülen yargı süreçleri hakkında, 13 Aralık 2023 tarihinde yaptığı açıklama.
TMMOB İnşaat
Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun, 6 Şubat Depremleri hakkında yürütülen
yargı süreçleri hakkında, 13 Aralık 2023 tarihinde yaptığı açıklama.
6 Şubat Depremlerinin Asıl Sorumluları Hesap Vermeli,
Yargı Süreçleri Adil Olmalıdır!
Adil bir yargılama yapılmadan ve gerçek sorumlular
tespit edilip cezalandırılmadan, ülkemiz enkaz altında kalmaya devam edecektir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak 6 Şubat Depremlerinin
ardından başlayan soruşturma süreçlerinde de söylediğimiz gibi siyasi iktidar,
deprem nedeniyle yaşanan kayıpları bir yandan ilahi takdiratla açıklarken diğer
yandan suçlayacak başka kesimler aramakta, yıkılan ve hasar gören on binlerce
yapının sorumluluklarını hem cezai hem de hukuki yönden meslektaşlarımızın
omuzlarına yüklemeye çalışmaktadır.
Tekrar söylüyoruz, 6 Şubat Depremlerinin
yaratmış olduğu yıkımda sorumluluğu bulunan herkesin yargı önüne çıkarılması ve
bu kişilerden hukuk nezdinde hesap sorulması gerekmektedir. Çünkü biliyoruz ki adil bir yargılama
yapılmadan ve gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmadan, ülkemiz enkaz
altında kalmaya devam edecektir.
Ancak başlayan yargı süreçlerinin seyrine
bakıldığında, gerçek kusurluların ortaya çıkarılmasından uzaklaşıldığı, eksik
ve hatalı yaklaşımlar içerdiği, Odamızın 03/11/2023 tarihinde yayımladığı Şubat 2023 Depremlerinde Binaları Hasar
Görerek Yıkılan Statik Proje Mühendislerinin Yargılanmalarında Esas Alınacak
Bilirkişi Raporlarının Teknik Yaklaşımı çalışmasının üniversitelere ait
bilirkişi raporlarında dikkate alınmadığı, pek çok statik proje müellifi meslektaşımızın tutuklanarak günah keçisi ilan edilmeye
çalışıldığı görülmektedir.
Binanın inşa edildiği tarihte mühendisin yaptığı
proje kusurlu bulunursa, kusurlu olduğu hususların yıkımda ne şekilde ve ne
derecede etken olabileceğinin ortaya çıkarılmasının tam ve adil olarak
gerçekleştirilmesi hiç kolay değildir.
Deprem bölgelerinde alınan çok şiddetli
deprem kayıtları kullanılarak, yıkılan binaların gerçek davranışını ve hangi
nedenlerle yıkıldığını açıklayacak modelleme ve analizlerin gerçekleştirilmesi
fevkalade karmaşık ve zordur. Her bir binanın doğrusal olmayan eleman ve sistem
modellemesi ve büyük yerdeğiştirme teorisi ile zaman tanım alanında göçme
analizi çok uzun zaman alabilir ve ancak bilimsel araştırmaların konusu
olabilir. Kaldı ki bazı yerleşim yerlerinde yeterli sayıda ivme kaydı bulunsa
bile bunlar, özellikle Antakya’da olduğu üzere, noktadan noktaya önemli ölçüde
değişkenlik göstermektedirler. Diğer bazı yerleşim yerlerinde ise yeteri kadar,
hatta hiç kayıt bulunmamaktadır.
Bu bakımdan, gerçek deprem kayıtları
kullanılarak bu tür modelleme ve analizlerin bilirkişi incelemeleri kapsamında
yapılması pratik olarak düşünülmemelidir.
Kaldı ki böyle sofistike analizler
yapılabilmiş olsa bile gerçek depremin etkisi altında projeden kaynaklanmış
olabilecek kusurlar, yıkıma neden olabilecek diğer kusurlarla (yapım ve denetim
kusurları vs.) iç içe ve etkileşim halinde olduklarından gerçek kusurun nerede
ve ne oranda olduğunu belirlemek neredeyse imkânsız olacaktır. Öyle ki statik
projede bazı kusurlar olsa bile, proje dışındaki diğer kusurların ağır bastığı
durumlarda bunların yıkımdaki rolü çok az olabilir, hatta hiç olmayabilir.
Bu durum karşısında, olsa olsa binanın
inşa edildiği tarihte yürürlükte olan yönetmelikte tanımlanan deprem etkilerine
göre yapılmış olan analizden ekstrapolasyonla proje kusurlarının yıkımı nasıl
etkileyebileceği konusunda bazı çıkarımlar yapılabilir. Ancak bunlar çoğu
durumda nicel olmaktan çok ister istemez nitel ve sübjektif olacaktır. Burada
bilirkişinin teorik bilgisi yanında mühendislik deneyiminin yeterliliği konusu
da önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak halen
yürütülmekte olan yargı süreçleri kapsamında hazırlanan bilirkişi raporlarında
izlenmesini öngördüğümüz rasyonel ve adil yaklaşım, yıkılan binanın projesinin
doğrusal elastik olmayan gerçek bina davranışını çok daha doğru bir şekilde
dikkate alan Şekil Değiştirmeye Göre
Değerlendirme yaklaşımıdır.
Sonuç olarak, proje kusurlarının yıkımı
nasıl ve ne derecede etkilediği makul gerekçelerle açıklanamaz ise, proje
mühendisinin teknik olarak sorumlu tutulması söz konusu olmamalıdır.
Ülkemizdeki riskli yapı stokunun
varlığının hemen herkes tarafından bilinmesi, biz dahil ilgili tüm kuruluşların
önlem alınması gerektiğini dillendirmesi ve bu önlemlerin neler olduğunu
söylemesine rağmen 20 yıldır hiçbir eylemde bulunmayan siyasi otorite, bugün
sorumluluğu yine mühendislerin üzerine yıkmaya çalışmaktadır.
Çıkardıkları imar aflarıyla risk üzerine
risk yaratan ve yetmiyormuş gibi imar affından faydalanacak binaları gerçek bir
teknik incelemeden kaçıran yöneticiler şimdi gözlerden uzak kalmak için hedef
saptırmaktadırlar.
Halkın sağlıklı ve güvenli bir şekilde
yaşamasından sorumlu olan devlet yöneticileri sorumluluklarından kaçınamazlar.
6 Şubat depremlerinin yıkımının sorumluluğunu
meslektaşlarımızın üzerine yıkıp gerçek sorumluların gizlenmesi çabalarına en
yüksek sesle itiraz ediyor, gerçek ve adil bir yargılama talep ediyoruz.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu